7 Eylül 2009 Pazartesi

MUHABBETULLAH...

Muhabbetullah,bir sırrı hafidir (gizli) ki beyana gelmez.Ve manevi bir haldir ki,anlatmak açığa vurmak mümkün olmaz.Fakat her kamil kendisine ikram olan hale göre onu anlamaya çalışmışlardır.Ve onun menfaatlerine ait nice hikmetler söylemişlerdir.Ta ki kulların kalplerinde meyl ,iştiyak,şevk ve aşk ateşi usule gele ve gerçekten bir talep hali
uyana. Allah dostu olan kamiller buyurmuşlardır:
Muhabbet odur ki;sahibine dünya ve ahiret sevdasını unutturur.

Muhabbet odur ki;senin çok hizmetini az göresin ve dosttan gelen az ikramı çok göresin. Muhabbet odur ki;mahbubuna (sevdiğine) kendini tamamen adayıp,onu malından canından daha aziz bilip,kendisine zahir ve batınında muvafakat kılıp,buna rağmen onun hakkında kendini pür kusur bilip,ondan özür dileyesin ve mahcubiyet üzere olasın.

Mahbubuna vasıl olmadığın halde,her an onunla imiş gibi meyl ve iştiyak üzere olasın. Muhabbet odur ki;iki cihan hazzından geçip kendi varlığından soyunup,kalbin her an dost ile meşgul ve dopdolu olmasıdır.

Muhabbet,mahbuba tamamen teslim olup onda yok olmaktır.Öyle ki kendi benliğinden en ufak bir eser kalmamalıdır. Muhabbet odur ki;Hakk teala nın kelâmını,halkın kelâmına tercih edip seçesin ona kavuşmayı halka kavuşmayı tercih edip,ona ibadeti halka hizmetten önde tutasın fevt olan (kaçan) fani zevk ve lezzet ve fırsatlara üzülmeyip zikrullahtan gafil geçen zaman ve ömrüne gam çekip üzülesin.

Kim ki Hakk tealâ ya muhabbet eyler, ol marufu nas olmaktan (insanlar arasında tanınmış ve şöhret olmaktan) korkar çekinir ve istemez.

Rabbinle ol ki riayet eyleye ve onun ol ki sana muhabbeti ile kifayet eyleye.

Muhabbetullah yanan bir ateştir ki,onu evliyasının kalplerinde yakmıştır.

Bu muhabbet onun kalbindeki ağyarı (yar olmayanları) yakıp temizler.

Allah dostlarından biri şöyle demiştir: Hakk Tealâ kendi muhabbetini bir kulun kalbine koysa onu görenler külfetsiz ve ülfetsiz ona muhabbet ve meyl ederler.Fırsat bulanlar onun ziyaretine giderler.Fakat o onlardan haz duymayıp ünsü Hakk ile karar eder nitekim Yusuf Aleyhisselam’ a birisi muhabbetini arz edip dile getirmiş.Cenabı Yusuf Aleyhisselam “Rabbimden gayrı hiç kimsenin beni sevmesini istemem”demiştir.
Böylece Mevla’sının muhabbetindeki sadakatını duyurmuştur.

Bir Hüda’ dan gayrı istemem
Ol gülün indinde huri istemem
Gayrı yerin var ise onda kim
Dilde Bâri gayri yari istemem

Her ne gelirse yahşidir(güzeldir)
Zira o dostun bahşidir(hediyesidir)
Çün cümle anın işidir.
Ben gillü gümanı istemem



(alıntı)

3 Eylül 2009 Perşembe

Aşk düş düşkünü bir kış…

Aşk düşte bir kuş..Aşktan aşka düş, bir alaz...
Güz yangını yaz düşkünü bahar pişkini bir iş…Aşk düş düşkünü bir kış…
Müptela bir soluk..Tela bir dokunuş.. Aşk topal bir sızı…Galata galetasında bir mazı…
Alası belası görüne bir mahya…Leyla’dan sıyırdın mecnunu uçurdun..Ferhat’ı düşürdün yardan susuz..Şirin bir işlemeye mahkum..Aslı intizar forsası..kerem hanî tepede toprak oldu…Dar sokak..karşı yaka..Toz bulutu…Çöllükte çöplük keşkileri…
Eski bir gazete gibi yüzü..filiz vurgunu…Olmazların dargını..Şişirdim hayalimin koltuklarını..kimse sevmedi senin gibi..Kimi..kimin kimsesi sevilmedi..o kimse taç mahal bir temennimi…Pırpır ediyor pervanesi…kelebekler…en derin yerinden yerindim..yenildim..Beni de bir ahu gözlüye zebun etti felek çat kapıda..mı…Ey kalbime sığışmayan sığıntı sağnağı..Hangi deliğinden üfledi şu karnaval kaval sana ki mest oldun..meşk deyip …Cumba çıkması..karartma sarkıtlarımı…Zülüf mü..Perişan bir perçem mi…yada aşk dediğini aşk edene ulaşamamak mı?
Sevmek varmamak olduğunda mı kıymetli…Yoksa bir birini alışamamak fakirlikten mi…Fukaralık mı hırpalayan efsaneleri…Kavli kelamlar yokluk tünelinde mi tıkandılar..Yoksa boyu boyuna uymadı el alem ne der..Fidan boylum…Hanedan soylum..Yoksa ben bir garip göçerim neme lazım gümüş zurna…Davul dengi dengine rengimi grileştirdi şu sevdanın endam aynasını…
Aşk kendi kendini arayan sisli bir sabah mı..İlişmezlik neharında…Secde sonrası ellerini en evvele doladığın yerler mi…Gözünün içine baka baka bunu bunu diye ayak dirediğin mi….Omuz silktiğin baloncuk mu..kül kedisinin pabuçlarımı kabak arabasının arkasından koşan…Hakketen mi hakikaten mi gerçekten mi sahi mi hadeee mi..ve realitemi.. aha da sıdk mı doğrumu dediğin..O ondan dolayı O mu?. Sen, Ben, O onun için mi..Ete kemiğe eteğe yeleğe bürünmek mi…Yere asılmış bir bakış ..aciz bir gülüş..Bir dane bir lokma bir bakmak mı..Durup dururken gözünden gönlüne ateş yakmak mı?Kenarında dönüyor dandilik…Topaç yani…Rabtiye zaptında bir küçük eksen..elipsi ovalımsı bir eğimlilik var eğilmişliğin eğikliğinde..izzet iğne örgüsü..sık sıkı bir asalet çentikliyoruz hayırlısı..hayırsızı da olsa olur..zamanla hayrolur ihtimal kabilinden..Umud yoksulun ekmeği..Laf çıkmasın..gaf olmasın ve gam damı bu varın…
Eşelemiyorum..eşeleniyorum gül koklarken…
Aşk düşte bir kuş…Düş kadar..ekmek istemez su istemez…


Bazen,alıp başını gidiyor düşlerim..
Şu gözü kör geceden…
Sonra bakıyorum, sabaha asırlar var…
Kırağı kırgınlığında korkularım kırılgan…
Belki gelemezsin, muhtemel gelemezim…
Kaçıyorum kalbimin kuytularına..
Ağzımı kapayarak yokluğuna…
Yokluğum boşluğunu dinliyor…
Hakkını yemiyorum biz-siz’liğin.
Boşluklarım ağrıyor…
Cereyanda kaldı ağlamalıklarım…
Yanan yanana da yan yana değil…
Boğazım kurudu..kup kurudu…
Avazsız masallar kıstı sesimi…
Kartopu yapıyorum Umutlarımı
Atıyorum çığlı mığlı..
Tutabilirsen gölgende kalsın..
Erimesin serapa uzaklıklar sapasında…
Evet, şu hayat kapısı mematla açılır…
Talii varsa intizarın ne hoş beklemektir…
Kararında kalmaz esmer düşüncedir yar..
Zaman sağarken ömrü felek gelgeçinden…
Canım şiirim şirpençem..
Dedemi öldürdün..
Yavuzdur, aman selimdir demeden…
Ben gönlü çorak bir ademim..
Sahra-i sinada bir dane-i kum
Çölde köz…………………………….

2 Eylül 2009 Çarşamba

YUSUF İLE ZÜLEYHA...

Yusuf dedi Züleyha;

”Sevdim seni, seni sevdiysem, bir eşikten geçtiğimdendir. Bir kentin içine düştüğümden ve bir kenti içime düşürdüğümden. Ben ki tüm savaşlarımda hem kumandan hem neferdim. Bu yüzden seni sevdim.

Ve biliyor musun, seni sevdiysem, bütün ruhların yaratıldığı ve henüz ruhlara cesetlerin biçildiği o mecliste, senin yanında yer almış olduğumu hatıramda taşıyor olduğumdandır bu. Bunca kolay terkediyorsam varlığımı senin varlığına o şimşek parıltısı anın anısını gözbebeklerimde saklıyor oluşumdandır.

Bu kadar tanıdık buluyorsam kalbimi kalbine, o ezeli uğultuyu hala kulaklarımda taşıdığımdandır.”

‘’Zaman bir masal gibi geçti. Bir masal bir zamanı kendine seçti.

çok zordu yusuf’u görmeyen gözün züleyha’yı anlaması!
çok kolaydı yusuf’u görmeyen gözün züleyha’yı kınaması!”

Nazan Bekiroğlu

25 Ağustos 2009 Salı

Yüreğim Çığlık ta... Bense SuSKuNuM

Yüreğim Çığlık ta... Bense SuSKuNuM

Şimdi..Kurudu Damarları Hecelerimin..
Yüreğim Çığlıkta Bense SuSKuNuM..
Gözyaşlarımda Boğulan Hıçkırığımla Tutunuyorum Hayata..
HerŞeye İnat..
Hüznüm Karışır Sessizliğimin Uğultusuna..
Yıprandı Kirpiklerim..Yıprandı Kirpiklerim..
Yüreğim Lal..Dilim SuSKuN Konuşmamak Üzre Tutuldu..
Vuslata dek..Efendim..
Tebessümlerimin Yitikliği Yansırken Gece ye..
İçimde KalaKaldı Yorgun Yüreğimin Solgun Bakışları..
Ayrılığının Hüznü ile Çürüdü Gurbetinde..
Ben Tükenirken Usulca Pörsüdü Her Yanı Yüreğimin..
Özlemin Yağmur Misali Sağnağına Tuttu Beni..
Yandı Her Damlan da İçim..
Belki SuSKuNLuĞuMuN Bedelini Ödetiyor.:
Aynalar Onlara Her Baktığımda
Vuslatımız Vuku Bulana dek İçimdeki Bu İflah Olmaz
Alev Terk Etmeyecek Beni..Benliğimi..
Sen Diye Yanan Şu Yüreğimi..Biliyorum EFENDİM
Umutlarımın Sancısı Artar Her An..
Ben Sancıların Konakladığı Yer Olurum..
Şimdi SuSKuNLuĞuMuN SoN Nefesinde Kaldı Yüreğimdeki Heceler..
Benliğim..Ruhum..Bedenim..
Damarlarım Kanar Bu CaN da..
Yüreğim Sızı İçinde Kahrolur..Erir Yavaş Yavaş..
Ömrüm..ama.
Biliyorum!!
İnsafsız Sızılar Bırakmayacak Beni Sarıvermişken Dört Koldan
Duygularımın Siyahi Bakışında Kalacak Gözlerim..
Ve Gurbetimin Garip Çığlığı ile Son Bulacak Sessizliğim..
Biliyorum..!!
Gecenin Zifirisine Karışacak Senin İsmini Soluyan SoN Nefesim..
Dokunacak Belki Gece ye Titreyen Sesi Yüreğimin..
Biliyorum!!Suskunlığumla Birlikte..
Ruhumun Süzgecinden Gececek Acılarım..Sızlayacak
Alabildiğince Yüreğim..
Seni Anmadan Sensiz Gecen Her An Kahrolacağım;
Özlemini Çoğaltan Bu Yalnızlığım Terk Etmeyecek Beni EFENDİM..Vuslatımıza dek..
Sevdalıyım Sana EFENDİM..Mecnunum Yolunda..
Aşığım Yüce RAHMAN a..
Tükenir Ayaklarım..Sessiz Feryadlara Boğulur Yolları Yüreğimin...
Evet SuSKuNuM..
ama Kabul Etmiyorum Ey Sevgili SuSKuNLuĞuM daki Tükenmişliği..
..Ve Biliyorum..!!
Umutlarımı..Yüreğimi.
.Sevdamı..
Ve Ömrümü Karanlığına Çekemeyecek Gece..

Yine de Konuşmalı mı Yüreğim..BİLEMİYORUM;

alıntı.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

DİVİTİN YANINDA MI?..

Bir gün Peygamber Efendimiz Ashâbıyla sohbet ederken, yanında bulunanlardan Hz. Hilâl (ra)’a:

“Divitin yanında mı?”, diye sormuşlar.

Onun hayır demesi üzerine:

“Yâ Hilâl, Diviti (kalemi) yanından ayırma, zîrâ kıyâmete kadar hayır divittedir”, buyurmuşlardır.

Yazıda dikkat edilmesi îcâbeden hususlardan biri yazının güzel ve düzgün olmasıdır. Güzel yazı,

yazanın ruhunun huzur ve sükûnunu aksettirir ve okuyanı rahatlatır. Sinirli ve acele yazılan bir yazı hemen belli olur.



Okuyanı rahatsız eder.

Yazandan başkasının okuyamadığı bir yazının, sahibinden başkasına faydası olmaz.

Yanlış anlamalara sebep olacak imlâ ve harf hatalarından sakınmak îcâbeder.

Yanlış bir noktanın bile yanlış mânâlara sebep olabileceği ehlince malumdur.

Güzel yazı rızık genişliğine sebep olur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurur:

“Size hüsn-i hattı (güzel yazıyı) tavsiye ederim, zira o, rızkın anahtarıdır.

Evlatlarınıza yazıyı öğreterek ikramda bulunun.

O en mühim işlerdendir.”

RÛHU’L-BEYÂN, 7/314

AŞK_I CİHAD...




HAK YOLUN YOLCUSU GENÇ MÜCAHİD... ALLAH SENDEN RAZI OLSUN...

15 Haziran 2009 Pazartesi

FATIMA...



Bir sessizlik kaplar içimi
gecemi saran gürültüye inat,
yine kapladı feza karanlığı
açılın bulutlar kapatmayın ışığımı,
yıldızlar olmadan kendime gelemiyorum.
Karanlık çökmüş yine üstüme
hani Fatıma'nn yıldızı,
hani bürününce gökler siyahı,
sessizlik kaplayınca semayı,
selam verirdi, ''burda yanında duruyorum''.
Açılın bulutlar Fatıma'nın yılıdızı olmadan
önümü göremiyorum.
ne zaman dinlesem gecedeki sessizliği
aklıma gelir o gece yazdığı şiiri
hani bir soru sormuştun Fatıma,
Hani bir soru sormuştun daha dün gibi hatırlıyorum.
''acaba senmisin bende yoksa benmiyim sende?''
cevabı biliyorum demiştim sana,
sen hep yanımdasın biliyorum,
ama kimi zaman yıldızınla konuşuyorum Fatıma,
Kimi zaman ona anlatıyorum.
bu sorunun da cevabını diğerleri gibi
yıldızlarda saklıyorum Fatıma
seni hep semada görüyorum...

9 Haziran 2009 Salı


Mecnun'un Sitemi!..


Bir bütün idim ben Leylâ ile.Sense Leylâ’yım diyorsun.Sen Leylâ isen eğer; beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda?Canım gideli hayli zamandır, cismindeki bir başka candır; bir özge candır. Sensin beni benden ayıran, uzaklaştıran.Ben yokum, senin tecellin var. Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. Önceleri sen vardın, şimdi ben yok oldum. Manevi dünyamda dostum daima sensin. Dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık. Gönül çok önceleri sana koştu canım seninle gitti. Şimdiki canım Leylâ’ya değil, Mevlâ’ya yönelik. Bir’lik yolunda seninle olmam, yanarım. Şimdi, gözümün nuru, gönlümün aydınlığı!.. 

Ben maskaralığa nam salmışım bari sen bu yola girme. İçinden çıkma namus perdesinin. Mecnun olan benim; bana yaraşır delilik, kınamışlık. Şimdi git, aşk töresini, âşıklık geleneğini, maşuk gidişatını bozma. Gir şimdi, ey vefalı! Açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. Beni aramaya çıktığını âleme bildirip deliliğine ferman yazdırma. Kimse seni burada görmeden git. 

Ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil!.. 

********

Leyla'nın Sitemi


“’ın adı ve selamından sonra, 
Bu mektup bir gönlü yaralıdan ,saygı sevgi sahibi bir yaralı gönledir:
Ey gecemde rüyam ,günümde hayalim!Senden utanıyorum.Yüzüm karadır.Amma ne yapayım ki ben bir inciyim.Alan da başkasıdır;satan da.Felek beni mezada salınca,kim benim irademe hak tanır?..Ben neler çekmekteyim sensiz,sevinçli olduğumu düşünme.Öyle dertlere giriftarım ki,senin için ağlayamıyorum bile.O kadar ki ,ağlamak için önce bahane bulmam gerek.Bu halimle beni kocada bilme,mezarda bil.Bela,kolumu kanadımı kırdı;derdimin ne olduğunu bilmez hale geldim.Peki ama sen nerdesin?Teselli yerine acı sözlerinle derdimi arttırmak reva mı?Yiğit olan sensin;irade sahibi sen.Araması gereken sen,alması gereken de..O halde nerdesin?”

Başdan ayağa nedir bu yanmak
Dud-i dile dem-be-dem boyanmak 
Bir an bütün bu düşünceleri aklından geçirdi Leyla. Mecnun’a aferinler okudu, halini anladı ve ancak çöyle arzuhale gücü yetti:
-Anladım ki sen aşkında sadıksın.Anladım ki ikiyüzlülüğün yoktur.Yine anladım ki artık güzelliğimi de görmek istemezsin.Şen olasın!..Ne hoş merteben var,kendi makamında.Bakmak istemiyorsan sen güzelliğime;haram olsun başkalarına da .Kanaat sende var da,yok mu sanırsın bende.Tasalarımı dindirdin;alaka bağından beni kurtardın.Artık ruhumun incisi,ten kutusundan ;canım beden sandığından çıksın isterim.Senin yolunca sarf olmayacak mücevher,nedir ki yükten başka?..


Bir sahabe Peygamberimize bakarken birden ağlamaya başlar… Peygamberimiz (asm) sorar: “Neden ağlıyorsun?” Gözleri yaşlı sahabe cevap verir: “Ey Allah’ın sevgilisi sen Peygambersin bir gün bizler öleceğiz. Sen Rabbine kavuşacaksın ve Cennete gideceksin; ama bizim ne olacağımız belli değil… Ben öldükten sonra bir daha seni hiç göremezsem diye korkuyorum… Beni ağlatan bu…” 

Duygulanır Efendimiz (asm) “Üzülme” der: “Üzülme çünkü kişi sevdiği ile beraberdir… Orada da öyle olacaktır…” 

Sahabe için Cehennem biraz da Peygambersiz kalmak onu görememektir… 

Bu sevgidir bu bağlılıktır onları Cennete taşıyan… 

Sahabeyi sahabe yapan… 

Peygamberimizin (asm) vefat ettiğini öğrendiğinde “Kim Muhammed öldü derse; onun boynunu vururum” diyen Hazret-i Ömer de bilmektedir her nefsin bir gün gelip ölümü tadacağını; ama dayanamamıştır gitmesine… 

Vefat ettiğini öğrendiği an onu özlemeye başlamıştır çünkü… 

Yokluğudur onun gözlerini dolduran… 

Özlemekte miyiz Hazreti Muhammed’i (asm)? 

Zaman zaman bizim de gözlerimizi doldurmakta mıdır onu özlemek? 

“Muhammed öldü” diyenlerin ona “ölü” muamelesi yapanların boynunu vurmak geçmekte midir bizim de içimizden? 

Onu bir gün görebilme ihtimali düştüğünde içimize titremekte midir göz kapaklarımız? 

Hazret-i Peygambere mektup yazan liseli çocukları gördüğünüzde bakışlarınız dalıp gider mi çok uzaklara? Sevgiyle ve inatla hiç önünüzdeki boşluğa “Lebbeyk ya Muhammed (asm)” diye bağırmak geçer mi içinizden? 

Bir kalbi kalp yapan o kalbin içinde hayat bulanlardır… 

Kalbimizdeki ne ise biz oyuz aslında… 

Geri kalan teferruat… 

Geri kalan et kemik kan... 

Birkaç kelime… 

Birkaç uzun cümle… 

İşlerimiz cinsiyetimiz memleketlerimiz ne zaman doğup ne zaman öldüğümüz... 

Birbirlerini seven dostlar için edilen bir duâ vardır. “Allah sizi Cennette komşu yapsın” denir onlara…

gittin 
ben arkandan sadece baktım
oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki..
gidersen iyiye dair ne var sa yitireceğim hepsini
gidersen sönecek içimdeki ateş
o karanlıkta yolumu kaybedeceğim.;diyecektim sana
konuşamadım...

gittin..
gidişini görmemek iin gözlerimi kapattım
öylesine acıdıki içim,tutp koparsalardı kolumu bacağımı
bu kadar acı duymazdım.
acım yaş olup akmalıydı gözlerimden
ağlayamadım..

gittin...
gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden
ellerim değilmiydi her dokunuşumda seni ürperten
ürperdin yine biliyorum
bir kez dokunsam bir kez tutsam elerini
gitmek için topladığın bütün cesaretin kaybolurdu,
tutamadım...

gittin...
bir yıkım gibiydi gidişin
sen adım adım uzaklaşırken benden
çöküp kaldı bedenim olduğu yerde
nice terk edişlere dayanan bu yürek bu kez yenilmişti
bu kadar zayıf değildim ben,kalkmalıydım 
kalkamadım...

GİTTİN 
oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum
hazırdım gidişine kaçak zamanları yaşıyorduk
bense gidişinin ertesi günü
hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım
başlayamadım...

gittin..
birşey söyledin mi giderken
kal dememi istedin mi?
son bir kez SENİ SEVİYORUM dedin mi?
bekle beni döneceğimn diye umut verdinmi?
beynim öylesine uğulduyordu ki 
duyamadım...

gittin..
nereye gittiğin önemli değildi
binlerce kilometre uzakta da olsan
iki metre ötemde de farketmiyordu.
artık yoktun ve bu düşünce beni kahrediyordu.
kurtulmalıydım senden,bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım.
kurtulamadım..

gittin..
unutulanların arasına katılmalıydın
anıları bir sandığa koyup hayatı bir yerinden yakalamalıydım
bu aşk noktalanmalıydı,bu sevdadan vaz geçmeliydim
yapamadım..

10 Mayıs 2009 Pazar

ANNELER GÜNÜ...

TÜM ANNELERİN VE ANNEMİN AYRICA ABLALARIMIN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

9 Mayıs 2009 Cumartesi

AŞK ın 
yankısından güzel şey mi var?
onsuz ne gül güler 
ne bulut ağlar...

2 Mayıs 2009 Cumartesi

ey yar vuslatım ömrüm kadar...


 
Ey Yâr sahi ben kimim? Neyim? Ben senden 14 asır ötede yüreğini SENİNLE avutan ama SENSİZ teselli bulamayan, en çok da yüreğini Gül’ün dikenine asmak isteyen Bülbül’üm!..


Ben Kerem gibi Aslıma ermek, Ferhat gibi aşkından dağları delmek ve elimin tersiyle itip tüm dünyalıkları ‘’çekil aradan Leyla ben Mevlamı buldum’’demek isteyen bir Mecnunum! 


Aşkından Mecnuna dönmek,pervane gibi ışığında durmak,Elif gibi her daim okunmasam da hep seninle olmak ve kardeşlerim dediğin o zümreye dahil olmak için çırpınan bir zavallıyım!.. 


Artık hayatın ritmi zorlaştı, tik taklar yavaşladı, son demlerimde SENİ bekliyorum, yoksa bana kırgın mısın EFENDİM?
Ne olur gel ve Gül Çehrenle aydınlat çehremi..
SEN Gel ki hicranım dinsin!
EY SEVGİLİ gönül kapılarımı sonuna kadar açtım SENİ bekliyorum! 
Ama SEN gelmezsen ben SANA geldim, ellerimde sevda ikliminden derdiğim güllerle, kalbimdeki en hoyrat sevgiyle, artık gülmeye bile mecalimin kalmadığı çehremle, SENİN firakından paramparça olmuş yüreğimle, sırtımda günah yüklü heybemle kapına geldim EN SEVGİLİ bağışlanma ümidiyle 

çarpıyor kalbim!.. 
Sallâllahû Aleyhi Ve Sellem..

Kırgın bir iklimden
vahiy /
efsunlanmış bir bakıştan
düşen /
cemreydi aşk ..
yazgının beşiğiydi / demlendi -im
derinliğinde vuslat… 
Giz dediğin naz
makamı sultan / 
afakın ukdesi çığlık ki
gölü öper cansız bir suret / 
eğil divana
aşkın nefti / umuda seyran ..
Taradı bahar rayihasına /
tadı ki
ayandı / beyandı


aşk…


GÖNLÜNÜZE GELEN BİR MUSİKİMİ VAR ALEMDEN
İŞTE ZERRESİNDEN GÜNEŞİNE AŞK DİYOR ALEM
AŞKIN BESTESİNİ YAPIYOR,GÜFTESİNİ OKUYOR
VE ADETA KAİNAT GERGEFİNDE AŞK DOKUNUYOR
KALB-İ İNSANDA BU AHENGE DAHİL OLMUŞ
VE AŞK
AŞK
DİYEREK BU AŞKA MÜBTELA OLMUŞ
AŞKLA VAR OLMUŞ ŞU KOCA KAİNAT GİBİ
KÜÇÜK KAİNAT OLAN İNSAN DA
AŞKA AŞIK OLMUŞ
AŞKLA PERİŞAN OLMUŞ...
****
KALBİNİZİN UĞRANMAMIŞ ODALARIMI VAR?
GÖNL KASRINIZIN SEYR EDİLMEMİŞ DUVARLARI...
GÖRÜLMEMİŞ OYMALI NAZENİN NAKIŞLARI..
ÜZERİNE BASILMAMIŞ ATLAS İPEKTENHALILARI VARSA
VE DİNLENMEMİŞ MUSİKİLERİ
ŞAİRİ YAZILMAMIŞ
İÇİNDE YANILMAMIŞ ODALARI VARSA ŞAYET
KİMSE ÇÖZMEDİYSE ŞİFRESİNİ KALBİNİZİN
ÜZÜLMEYİN!
SİZİ KUŞATAN AŞKI YAŞAMAYA HAZIRSINIZ.
****
KALBİNİZİN ZİYARETÇİLERİ OLDUMU YOKSA? 
VE SONRA TERKMİ EDİLDİ 
O NADİDE ODALARINIZ
METRUK BİR SARAYMI ARTIK GÖNÜL KASRINIZ
HAYRAN KALMAYI
NAKIŞLARI OKUMAYI
YANMAYI BİLMEDİYSE OKUYANLAR
VE
BOMBOŞ KALDIYSA ŞİMDİ GÖNÜL DİYARINIZ
ÜZÜLMEYİN!
HAKİKİ MAŞUKUNUZ SİZİ BEKLİYOR
ÇÜNKÜ VEFASIZ SEVGİLİLERİN TERKİYLE
BAKİ BİR AŞKIN ÇOK YAKININDASINIZ
VE ARTIK SİZ
UĞRUNA YARATILDIĞINIZ 
İLAHİ AŞKI İDRAKE HAZIRSINIZ...
****
ŞİİRLERİ YAZILMAMIŞ 
UĞRUNA YANILMAMIŞ BİR KALBİNİZ Mİ VAR?
LAKİN HALA ÖZLEDİĞİNİZ BAHAR GELMEMİŞSE
KALBİNİZE DOĞAN GÜNEŞ YETERİNCE ISITMIYORSA SİZİ
HALA BAMBAŞKA BİR BOŞLUK VE ÖZLEM ÇEKİYORSANIZ
ÜZÜLMEYİN!
ÇÜNKÜ SİZ 
BAKİ BİR AŞK İÇİN YARATILMIŞ BİR KALBİN
FANİ SEVGİLİLERLE MÜTESELLİ OLMAYACAĞINI ANLAMIŞSINIZ!
****
KİMSENİN UĞRAMADIĞI BİR KALBİNİZ Mİ VAR?
YADA METRUK BİR GÖNÜL KASRINIZ
SEVGİLİLERİNİZ BAHRI GETİREMEDİMİ GÖNÜL BAHÇENİZE
ÜZÜLMEYİN!
LA İLAHE İLLALLAH deyin 
ve MUHAMMEDURRASULLULLAH 
DİYEREK
UĞRUNA YARATILMIŞ OLDUĞUNUZ AŞKI İÇİNİZE ÇEKİN!
BATMAYAN BİR GÜNEŞ DOĞSUN KALBİNİZE
RAHMET YAĞMURLARI YAĞSIN
BAHAR GELSİN
ÇİÇEKLER GÜLSÜN
LALE VE GÜL İLE
HİÇ SOLMAYAN EBEDİ BİR AŞK AÇSIN İÇİNİZDE!..
*****

17 Nisan 2009 Cuma


KUTSANMIŞ AŞK
Günahlardan kavrulmuş Bir Gönül 
Sığınacak Gölgelik Arar…
Ey Masmavi Gökyüzü Gibi
Yüzünü Haramlara Örtmüş Güzel!
Gözlerin Yakar Gönlümü,
Aşkım Hicabından Titrer…
Gölgen Bile Asil! Ne Yapsam Ruhumu?
Ayaklarım Basmaya İmtina Eder…

Dünya Güneşe Nasıl Olsun Vaki..?
Sana Dokunsam Parmaklarım Yanar!
Kaldırsan Hicabı Perdesini Sanki;
Canım O An Gider. Rabbim: “Edeb” Der…
Ne Olur Gözüme Görünme Ey Güzel!
Şeytan Kandırmasın Beni Seninle…
Ya Git! Ya Helalim Olup da Gel,
Ya da Bırak Ne Olur Beni Kendimle…

Ben Yanayım Aşkımızda,
Görmeyeyim Olsun Varsın Bir Kere,
Gülmesin Yüzümüz Dünyada,
İlelebet Kalmaz Vuslat! Hiç bir Kere…

Bırak Yazsın Şatafatlı Şiirler 
Uyduruk Aşkları…
Bırak Söylesin Saksağanlar
En Güzel Şarkıları…
Beklesin Pencere Kenarında
Genç Kızlar Maşuklarını…
Görmek için Can Atıp Dursun
Delikanlılar Aşıklarını…
Neyleyelim Biz Üç-Beş Günlük Aşkı Sevgiyi?
Biz Yazalım Ölümle Bitmeyeni Ebediyi…
Issız Çöllerden Kutuplara,
Denizlerden En Yüksek Dağlara,
Yazalım, Yazdıralım…
Hatta Meleklere Yazdıralım…
Sen Hiç Yüzünü Görmediğim, 
Gözlerine Bakmaya Cesaret Edemediğim,
Sesini Duymaya Güç Yetiremediğim,
Ahlakına Vurgunum,
Nezaketine Hayranım,
Ruhunun Güzelliğine Tutkunum…

Sen Yüzünü Değil!
Gönlünü Görüpte Sevdiğim;
Seni Allah İçin Seveceğim,
Allah Müsaade Ettiği Kadar Seveceğim,
Can Tende Olduğu Müddetçe Seveceğim,
Hiç Düşünmeden, Adını Anmadan…

15 Nisan 2009 Çarşamba


 Bırak laklakayı geç artık aşk'a
Dile müşteri yok kulaktan başka "

Aşk' ı anlat bana diyen " karıncaya "uç" diyenden farksızdır... 

Karınca uçar mı ? Neyi anlatacak aşk dil ile değil " dilsiz - dudaksız " anlatılır belki ... 
Onu da aynı dil ve dudağa sahip olan anlar , gayrısına zaten o dil-dudak agyar'dır... 

Eza verir zorlarsa... Lütuf lütufla gelir , zorlayan aklı zorlar , Hz.Mevlanın deyimiyle de " akıl aşk'a gelince çamura batmış merkebe döner "... 

O halde ne dersiniz aşk'tan hiç mi nasibimiz olmayacak ... 

Aşık gönül aleminde deverandadır , seyir halindedir... Neyi anlatsın , Hal'i yeter esasen ... Kal ile ne diyebilir , gönül alfabesi HAL ile okunur KAL ile değil ki ... Peki HAL nedir ? Nasıl gelir ve nasıl kaybedilir ? 

HAL hepimizin bildiği YAŞANTIDIR... 
YAŞANTINIZ da sizin hal'inizdir... 

"Nasıl halinizden memnun musunuz ?" Dendiğinde ne kadar memnun isek YARADAN da bizden o kadar razı demektir... Hal' imiz de o denli güzel demektir... İşte acizane HAL tarifimiz ... 

HAL' imiz perişansa gönül de perişan demektir... Ha burda " ne bu halin ya, üstün başın berbat " yaklaşımında ki hal' i bizim hal'den ayıralım inş... 

Bizim hal 'in göründüğü kadar görünmeyen yanları da meşhur ... Bizim hal gönle açılan bir yıkık pencere... En sade haliyle hal gönlün dışa bakan yüzüdür... İçe bakanı sırdır ve mahremidir o insanın ... İşin o kısmı ne merak edilir ne de sorulur... 

Sizi gören DİNİ YAŞAMANIN KOLAYLIĞINI VE ZEVKİNİ HİSSEDEBİLİYORSA haliniz güzel demektir... İçteki barış dışa da barış olarak yansıdı demektir... 

İşte gerçekten içte ve dışta barış ... Barışı nasıl sağladığınızı siz bizden daha iyi bilirsiniz , o dinamikleri kaybettiğinizde içte ve dışta da barışı , haliyle HAL'i kaybettiniz demektir... Halinize sahip çıkın lütfen ... 

Lütfen hepiniz HAL' den anlayan olunuz ve zor kullanmayınız... 
HAL' imize iyi bakınız , halsiz insanın hiçbir şeye mecali olmuyor... 
HAL ile birçok şey Rahmanın lütfu ile halloluyor... 

Hatta bazen hal'den hal'e giriyorsunuz eski halinizi siz bile tanımıyorsunuz ( lütfen burayı da dün dündür ile karıştırmayalım ) ... Yeni hal'iniz belki daha sevimli oluyor... 

Acaba " fe iza ferağte fensab " (Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul ) Hz.Ebubekr radiyallahuanh'ın anlayışıyla, bize bunu mu ifade ediyor ya da Hz.Mevlana'nın dediği gibi " şimdi yeni şeyler söyleme zamanı mı " onu ayıramadım buyrun siz ayırın inş... 

Daha fazla KAL ile oyalanmadan dua mı yazayım siz de inş. amin dersiniz : 

" Allahım cc en güzel halimiz son halimiz olsun "


S є v g i ℓ i!.. 

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib 

Kılma derman kim helâkim zehr–i dermanındadır 

Fuzuli 

Aşkın şiirini yazmak isterdim sana; sana aşkı şiir ile yazmak isterdim... Aşk seninle tanımlamak ister, aşkı sende tanımak isterdim. Ay ikiye bölündüğünde yanında olmak, Uhud’da dişini avcuma almak isterdim. 

S є v g i ℓ i!.. 

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defa kendimi ve ilk defa okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanlıştır. Şimdi ayın, şın ve kaf’ları çıkardılar elif belerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi elif’lerle he’lerden. Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak, ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe bucak. Bildiğimizi sandıkça yandık da yolunda, yolunda yandığımızı sandıkça bildik sonunda. Aşkın gerçeği değildi bildiğimiz, ama aşkın ateşiydi yandığımız. Artık şüphedeyiz, canları yâre ulaştıran bir sel miydi aşk, şekeri güzele sunup ağuyu kalbe bulaştıran bir el miydi!.. Sana varacak yolların çilesi miydi; tutkular ötesi tutkunun zirvesi, hasretle yanışların sesi miydi!..

14 Nisan 2009 Salı

Kalbe dokunan incidir AŞK...


kalbe dokunan incidir aşk

vuslatı hayal ederken hasret ateşinde yanmaktır
nefes alırken var'lığını her bir zerrene çekmektir aşk
kalbin yanışı, aslına uzana ellerin boşluklarda kalmasıdır
yanmak ama başka
için kavrulur, kor olur yakar yüreğini
ses çıkarmazsın adı aşk
sevgilinin hasretidir yakan
sevgilinin sevgisine ulaşmak sevdasıdır
bazen yokluktur;sanki hiçbir şeye sahip değilmişçesine
bazen varlıktır ki o sevgilinin varlığı dünyada hiçbir şeyle kıyaslanamaz
o öyle bir sevgilidir ki, bir bakışı alemi küle çevirir
o öyle bir yar’dır ki onun sevgisi ömrüne en büyük hediyedir
zamanı varlığı ve yokluğu diye ikiye ayırmaktır aşk
çölleri yurt edinen bedeni güneşin yakamayışı
ayağına batan binlerce çakıl taşının kanattığı yaraların sızını duymayışıdır aşk
dünya nimetlerinden yoksun kalış
rızkının yalnızca “aşk” olduğuna şükretmektir aşk
su değil, onun bir bakışıyla susuzluğa kanmaktır
bal değil, onu sevmek öyle tatlıdır ki hiçbir tat o olamaz
yakar ciğerini belki, bakışı yoktur su niyetine ama tatlıdır işte;adı AŞK
ölümü özlemek
kapı eşiklerinde ölüm meleğini beklemek bazen
ama sığınmak Yaradan’a
ölümü güzel kılacak sevgiyi dilenmek her duada
yaşadığın her dakikayı onu severek geçirmenin hazzına varmak
bir dirhem daha fazla sevebiliyorum diyerek her geçen saniyede O’na şükretmektir aşk
sevgilinin hayaliyle kucaklaşmak
o güzelin kapısına serilip ayaklar altında kalmaktır
çarmığa gerilip kızgın demirlerle dağlanırken demektir;adı aşk
tonlarca ağırlıktaki kayanın altında Bilal’i Habeşi olmaktır aşk
Eyyüb a.s sabrı,yunus a.s duası,Yusuf a.s gibi kuyularda uyanmaktır
aşk benliğini yar’a boyamaktır
ben demeden o olmak
aynada ona bakmak
kanın damarlarından çekilişini gidişiyle hissetmektir
en çok haykırmak istediğinde kainata
dayanılmaz olduğunda bütün sancıların
sevgisine sığınıp susmaktır
sorulara verecek cevap o iken yok demektir
kapılar ardında kalırken her adımda yar’sız kalmaktır aşk
ama yar’sız kalırken yar’a uzanmaktır
bilmez kimse çektiğini
anlamazlar ne hissettiğini
yemekten, içmekten kesilirsin de kınar seni bakışlar
ama açlık yoktur ki
onu sevmek doyuruyor
rızkını Yaradan en fazlasından veriyor
aşk böyle bir şeydir işte
ben aşkı en azıyla yaşıyorum
en az bu kadar sevebiliyorum
bir gün vuslata erdiğimde
yar’ın karşısında yar varsa
işte aşk o zaman benim yeniden doğuşum olacak

aşk bende,ben Yaradan’da, Yaradan aşk’da..  
   

Ya EZEL ya EBED olur...

Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş. Aşk ile insan elbet güneşe benzer; ve aşksız gönül misâl–i 
taşa benzer imiş. Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır. Gelip kemiğe dayanınca dünya, hayata atılan kemend olur; göz kapaklarından vurulunca kasırgalar, annelerce deprem, babalarca bend olur. Aşksız bahar dallarını kuru bir ayaz boğar, aşksız rahmini yargılayan bebekler nâgehan doğar. Mahrem düşüncelerle perdelenen odalarda ya ezel ya ebed olur; aşk kayıp giderse dünyadan ebed kıyamet olur; sevgisizlik gelir, dünya cehennem olur.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Aşık ve maşuk

Kimi aşık görürsen,
bil ki o ma'şuktur...

yani seven kişi aynı zamanda sevgilidir...

çünkü seven kişi bir bakımdan aşık ise,
bir bakımdanda ma'şuktur...

bu dünyada,
susamış kişilerin su aradıkları gibi,
su da,
dünyada susamışları arar...

hz. mevlana

Vira bismillah...