7 Eylül 2009 Pazartesi

MUHABBETULLAH...

Muhabbetullah,bir sırrı hafidir (gizli) ki beyana gelmez.Ve manevi bir haldir ki,anlatmak açığa vurmak mümkün olmaz.Fakat her kamil kendisine ikram olan hale göre onu anlamaya çalışmışlardır.Ve onun menfaatlerine ait nice hikmetler söylemişlerdir.Ta ki kulların kalplerinde meyl ,iştiyak,şevk ve aşk ateşi usule gele ve gerçekten bir talep hali
uyana. Allah dostu olan kamiller buyurmuşlardır:
Muhabbet odur ki;sahibine dünya ve ahiret sevdasını unutturur.

Muhabbet odur ki;senin çok hizmetini az göresin ve dosttan gelen az ikramı çok göresin. Muhabbet odur ki;mahbubuna (sevdiğine) kendini tamamen adayıp,onu malından canından daha aziz bilip,kendisine zahir ve batınında muvafakat kılıp,buna rağmen onun hakkında kendini pür kusur bilip,ondan özür dileyesin ve mahcubiyet üzere olasın.

Mahbubuna vasıl olmadığın halde,her an onunla imiş gibi meyl ve iştiyak üzere olasın. Muhabbet odur ki;iki cihan hazzından geçip kendi varlığından soyunup,kalbin her an dost ile meşgul ve dopdolu olmasıdır.

Muhabbet,mahbuba tamamen teslim olup onda yok olmaktır.Öyle ki kendi benliğinden en ufak bir eser kalmamalıdır. Muhabbet odur ki;Hakk teala nın kelâmını,halkın kelâmına tercih edip seçesin ona kavuşmayı halka kavuşmayı tercih edip,ona ibadeti halka hizmetten önde tutasın fevt olan (kaçan) fani zevk ve lezzet ve fırsatlara üzülmeyip zikrullahtan gafil geçen zaman ve ömrüne gam çekip üzülesin.

Kim ki Hakk tealâ ya muhabbet eyler, ol marufu nas olmaktan (insanlar arasında tanınmış ve şöhret olmaktan) korkar çekinir ve istemez.

Rabbinle ol ki riayet eyleye ve onun ol ki sana muhabbeti ile kifayet eyleye.

Muhabbetullah yanan bir ateştir ki,onu evliyasının kalplerinde yakmıştır.

Bu muhabbet onun kalbindeki ağyarı (yar olmayanları) yakıp temizler.

Allah dostlarından biri şöyle demiştir: Hakk Tealâ kendi muhabbetini bir kulun kalbine koysa onu görenler külfetsiz ve ülfetsiz ona muhabbet ve meyl ederler.Fırsat bulanlar onun ziyaretine giderler.Fakat o onlardan haz duymayıp ünsü Hakk ile karar eder nitekim Yusuf Aleyhisselam’ a birisi muhabbetini arz edip dile getirmiş.Cenabı Yusuf Aleyhisselam “Rabbimden gayrı hiç kimsenin beni sevmesini istemem”demiştir.
Böylece Mevla’sının muhabbetindeki sadakatını duyurmuştur.

Bir Hüda’ dan gayrı istemem
Ol gülün indinde huri istemem
Gayrı yerin var ise onda kim
Dilde Bâri gayri yari istemem

Her ne gelirse yahşidir(güzeldir)
Zira o dostun bahşidir(hediyesidir)
Çün cümle anın işidir.
Ben gillü gümanı istemem



(alıntı)

3 Eylül 2009 Perşembe

Aşk düş düşkünü bir kış…

Aşk düşte bir kuş..Aşktan aşka düş, bir alaz...
Güz yangını yaz düşkünü bahar pişkini bir iş…Aşk düş düşkünü bir kış…
Müptela bir soluk..Tela bir dokunuş.. Aşk topal bir sızı…Galata galetasında bir mazı…
Alası belası görüne bir mahya…Leyla’dan sıyırdın mecnunu uçurdun..Ferhat’ı düşürdün yardan susuz..Şirin bir işlemeye mahkum..Aslı intizar forsası..kerem hanî tepede toprak oldu…Dar sokak..karşı yaka..Toz bulutu…Çöllükte çöplük keşkileri…
Eski bir gazete gibi yüzü..filiz vurgunu…Olmazların dargını..Şişirdim hayalimin koltuklarını..kimse sevmedi senin gibi..Kimi..kimin kimsesi sevilmedi..o kimse taç mahal bir temennimi…Pırpır ediyor pervanesi…kelebekler…en derin yerinden yerindim..yenildim..Beni de bir ahu gözlüye zebun etti felek çat kapıda..mı…Ey kalbime sığışmayan sığıntı sağnağı..Hangi deliğinden üfledi şu karnaval kaval sana ki mest oldun..meşk deyip …Cumba çıkması..karartma sarkıtlarımı…Zülüf mü..Perişan bir perçem mi…yada aşk dediğini aşk edene ulaşamamak mı?
Sevmek varmamak olduğunda mı kıymetli…Yoksa bir birini alışamamak fakirlikten mi…Fukaralık mı hırpalayan efsaneleri…Kavli kelamlar yokluk tünelinde mi tıkandılar..Yoksa boyu boyuna uymadı el alem ne der..Fidan boylum…Hanedan soylum..Yoksa ben bir garip göçerim neme lazım gümüş zurna…Davul dengi dengine rengimi grileştirdi şu sevdanın endam aynasını…
Aşk kendi kendini arayan sisli bir sabah mı..İlişmezlik neharında…Secde sonrası ellerini en evvele doladığın yerler mi…Gözünün içine baka baka bunu bunu diye ayak dirediğin mi….Omuz silktiğin baloncuk mu..kül kedisinin pabuçlarımı kabak arabasının arkasından koşan…Hakketen mi hakikaten mi gerçekten mi sahi mi hadeee mi..ve realitemi.. aha da sıdk mı doğrumu dediğin..O ondan dolayı O mu?. Sen, Ben, O onun için mi..Ete kemiğe eteğe yeleğe bürünmek mi…Yere asılmış bir bakış ..aciz bir gülüş..Bir dane bir lokma bir bakmak mı..Durup dururken gözünden gönlüne ateş yakmak mı?Kenarında dönüyor dandilik…Topaç yani…Rabtiye zaptında bir küçük eksen..elipsi ovalımsı bir eğimlilik var eğilmişliğin eğikliğinde..izzet iğne örgüsü..sık sıkı bir asalet çentikliyoruz hayırlısı..hayırsızı da olsa olur..zamanla hayrolur ihtimal kabilinden..Umud yoksulun ekmeği..Laf çıkmasın..gaf olmasın ve gam damı bu varın…
Eşelemiyorum..eşeleniyorum gül koklarken…
Aşk düşte bir kuş…Düş kadar..ekmek istemez su istemez…


Bazen,alıp başını gidiyor düşlerim..
Şu gözü kör geceden…
Sonra bakıyorum, sabaha asırlar var…
Kırağı kırgınlığında korkularım kırılgan…
Belki gelemezsin, muhtemel gelemezim…
Kaçıyorum kalbimin kuytularına..
Ağzımı kapayarak yokluğuna…
Yokluğum boşluğunu dinliyor…
Hakkını yemiyorum biz-siz’liğin.
Boşluklarım ağrıyor…
Cereyanda kaldı ağlamalıklarım…
Yanan yanana da yan yana değil…
Boğazım kurudu..kup kurudu…
Avazsız masallar kıstı sesimi…
Kartopu yapıyorum Umutlarımı
Atıyorum çığlı mığlı..
Tutabilirsen gölgende kalsın..
Erimesin serapa uzaklıklar sapasında…
Evet, şu hayat kapısı mematla açılır…
Talii varsa intizarın ne hoş beklemektir…
Kararında kalmaz esmer düşüncedir yar..
Zaman sağarken ömrü felek gelgeçinden…
Canım şiirim şirpençem..
Dedemi öldürdün..
Yavuzdur, aman selimdir demeden…
Ben gönlü çorak bir ademim..
Sahra-i sinada bir dane-i kum
Çölde köz…………………………….

2 Eylül 2009 Çarşamba

YUSUF İLE ZÜLEYHA...

Yusuf dedi Züleyha;

”Sevdim seni, seni sevdiysem, bir eşikten geçtiğimdendir. Bir kentin içine düştüğümden ve bir kenti içime düşürdüğümden. Ben ki tüm savaşlarımda hem kumandan hem neferdim. Bu yüzden seni sevdim.

Ve biliyor musun, seni sevdiysem, bütün ruhların yaratıldığı ve henüz ruhlara cesetlerin biçildiği o mecliste, senin yanında yer almış olduğumu hatıramda taşıyor olduğumdandır bu. Bunca kolay terkediyorsam varlığımı senin varlığına o şimşek parıltısı anın anısını gözbebeklerimde saklıyor oluşumdandır.

Bu kadar tanıdık buluyorsam kalbimi kalbine, o ezeli uğultuyu hala kulaklarımda taşıdığımdandır.”

‘’Zaman bir masal gibi geçti. Bir masal bir zamanı kendine seçti.

çok zordu yusuf’u görmeyen gözün züleyha’yı anlaması!
çok kolaydı yusuf’u görmeyen gözün züleyha’yı kınaması!”

Nazan Bekiroğlu